Merhaba, saygıdeğer blog okurlarım, Bu yazıya başlamadan önce, hayatını öğretmeye adamış tüm insanların ve değerli hocalarımın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bugün, sizlere Türkiye’de çok fazla duyulmayan ve az bilinen kendi okuduğum Ekonometri bölümünden ve yaptıklarımdan bahsedeceğim.

İsterseniz, Ekonometri biliminin tanımından başlayayım.

“Ekonometri, ekonomik verilerin analizi ve yorumlanması için istatistiksel yöntemler ile matematiksel modellerin kullanıldığı; ekonomi, matematik ve istatistik bilimlerini birleştiren bir disiplindir.”

Ekonometri, ekonomik teorilerin doğruluğunu test etmek, gelecekteki ekonomik olayları tahmin etmek ve ekonomik sorunlara çözüm üretmek amacıyla matematiksel formüller ve istatistiksel analiz araçlarını kullanır. Temel olarak iki ana işlevi vardır:

1. Teorilerin Test Edilmesi: Ekonomik teorilerde öne sürülen hipotezlerin gerçek dünya verileriyle doğrulanması veya reddedilmesi.
2. Tahmin ve Öngörü: Gelecekteki ekonomik trendlerin veya olayların tahmin edilmesi.

Bu disiplin, finans, pazarlama, tarım ekonomisi, kamu politikaları ve daha birçok alanda karar alma süreçlerine katkıda bulunur. Ekonometri, verilerin doğru şekilde toplanması ve analiz edilmesiyle, karmaşık ekonomik ilişkilerin daha net anlaşılmasını sağlar.

Örneğin, bir ülkede işsizlik oranını etkileyen faktörleri belirlemek ya da bir firmanın satışlarının gelecekte nasıl değişeceğini tahmin etmek için ekonometrik yöntemler kullanılır. Bu yöntemler sayesinde, ekonomik kararlar daha sağlam bir temele oturtulabilir ve belirsizlikler azaltılabilir.

Ekonometri, yalnızca ekonomi alanıyla sınırlı kalmaz. Özellikle veri biliminin ve yapay zekanın hızla geliştiği günümüzde, ekonometrik yöntemler birçok farklı alanda da kullanılmaktadır. Örneğin, sağlık, eğitim, çevre politikaları gibi alanlarda, veriye dayalı analizler yapmak için ekonometrik yaklaşımlar oldukça faydalıdır.

   Hello everyone, welcome to my new blog post! Today, our topic will be “HOW CAN PLAYING GAMES BE GOOD FOR YOU?“

   Enjoying playing games and maintaining a balanced lifestyle are crucial to benefit from the advantages of gaming. First, enjoying playing games is essential to fully immerse oneself in the gaming experience. It allows individuals to engage with the game content and fully appreciate the interactive nature of gaming.

Second, maintaining a balanced lifestyle is vital to ensure that gaming remains a positive and enriching activity. It is important to allocate time for other aspects of life, such as work, studies, physical activity, and social interactions.

Next, by finding a healthy balance between gaming and other activities, individuals can reap the benefits that gaming offers. This includes cognitive development, improved coordination, creativity stimulation, and stress relief.

For example, when individuals engage in strategic games, they can apply critical thinking skills and problem-solving techniques to overcome challenges within the game. This not only enhances their cognitive development but also allows them to transfer these skills to real-life situations.

Finally, gaming can offer stress relief and relaxation. Immersing oneself in a virtual world and focusing on game objectives can provide a temporary escape from everyday stressors. It allows individuals to unwind, recharge, and engage in an activity they find enjoyable.

In conclusion, by enjoying playing games and maintaining a balanced lifestyle, individuals can fully benefit from the advantages that gaming has to offer. It enables them to immerse themselves in interactive experiences, develop cognitive and social skills, foster creativity, and find moments of relaxation. Remember to approach gaming responsibly, set boundaries, and prioritize overall well-being for a well-rounded and positive gaming experience.

   Merhaba arkadaşlar, bugün sizlerle yeni bir blog yazısı paylaşıyorum. Konumuz, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren CÜSEM. CÜSEM nedir? CÜSEM’de hangi kurslar bulunmaktadır? Kontenjanlar sınırlı mıdır?

CÜSEM, Cumhuriyet Üniversitesi’nde bulunan Sürekli Eğitim Merkezi olarak adlandırılır. Merkezin amacı, farklı alanlarda bilgi ve becerilerini geliştirmek isteyen bireylere yüksek kaliteli eğitim ve öğretim imkanları sunmaktır. CÜSEM, mesleki gelişim, dil kursları, bilgisayar becerileri ve mesleki eğitim de dahil olmak üzere geniş bir yelpazede kurs ve programlar sunar.

CÜSEM’in kadrosu, uzman öğretim elemanları, sektör deneyimi olan profesyoneller ve alanında uzman kişilerden oluşur. Bu kadro, katılımcılara güncel bilgileri aktararak, iş hayatlarında daha başarılı olmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.

CÜSEM, çeşitli kurumlar, üniversiteler ve organizasyonlarla işbirliği yaparak çeşitlilik sunmak ve kurslarının kalitesini artırmak için çalışmalar yapar. Ayrıca merkez, kurumların ve organizasyonların özel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş eğitim programları da sunar.

CÜSEM’in misyonu, bireylerin kişisel ve mesleki gelişimine katkıda bulunmak, ömür boyu öğrenmeyi desteklemek ve sürekli değişen iş ve sosyal çevrenin gereksinimlerini karşılamaktır.

CÜSEM, Cumhuriyet Üniversitesi bünyesinde yer alan bir sürekli eğitim merkezidir ve çeşitli sektörlerde çalışan veya meslek sahibi olmak isteyen herkese hizmet vermektedir. Bunun yanı sıra, üniversite öğrencileri, öğretim elemanları, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör çalışanları gibi farklı gruplardan insanlar da CÜSEM’in eğitim programlarına katılabilirler. CÜSEM, katılımcılara mesleki gelişimlerine katkıda bulunmayı amaçlar ve farklı sektörlerdeki ihtiyaçlara yönelik programlar sunar.

Bu organizasyonlar sayesinde açılan kursları bu şekilde örneklendirebiliriz.

• Almanca A1-A2
• İngilizce A1-A2-B1
• Fransızca A1-A2
• Konuşma İngilizcesi Eğitimi
• YÖK-DİL eğitimleri
• Deney hayvanları sertifika programları
• Kadınlar için yüzme kursu
• ALES sınavı için hazırlık kursları
• Yabancılara Türkçe eğitimi
• İnsansız hava aracı eğitimleri
• Eğiticinin eğitimi
• İlk yardım eğitimi

Örnek olarak, güncel açılacak dil kurslarının afişleri şunlardır.

CÜSEM’in resmi web sitesi : https://cusem.cumhuriyet.edu.tr/

CÜSEM’in resmi İnstagram hesabı: https://www.instagram.com/cusem_resmi

İletişim numarası: 0 (555) 148 05 58

Whatsapp hattı: wa.me/+905551480558

   Hello friends! Today I’m sharing a new blog post with you. Our topic is CÜSEM, which operates under the umbrella of Cumhuriyet University in Sivas. What is CÜSEM? What kinds of courses are offered at CÜSEM? Are there limited quotas for these courses?

CÜSEM is known as the Continuous Education Center and is located at Cumhuriyet University. The aim of the center is to provide high-quality education and training opportunities to individuals who want to improve their knowledge and skills in different fields. CÜSEM offers a wide range of courses and programs, including vocational training, language courses, computer skills, and professional education.

The staff of CÜSEM consists of expert instructors, professionals with sectoral experience, and individuals who are experts in their fields. This team aims to transfer up-to-date knowledge to participants and help them be more successful in their professional lives.

CÜSEM works in collaboration with various institutions, universities, and organizations to offer diversity and improve the quality of its courses. In addition, the center also offers customized education programs according to the specific needs of institutions and organizations.

The mission of CÜSEM is to contribute to the personal and professional development of individuals, support lifelong learning, and meet the needs of a constantly changing work and social environment. CÜSEM is a continuous education center located within Cumhuriyet University and serves anyone who works or wants to work in various sectors. In addition, people from different groups, such as university students, faculty members, public institutions and organizations, and private sector employees, can also participate in CÜSEM’s educational programs. CÜSEM aims to contribute to the participants’ professional development and offers programs tailored to the needs of different sectors.

These are some examples of courses offered through these organizations:

• German A1-A2
• English A1-A2-B1
• French A1-A2
• Spoken English Training
• YÖK-DİL education programs
• Animal Experimentation Certificate Programs
• Swimming courses for women
• ALES exam preparation courses
• Turkish education for foreigners
• Unmanned aerial vehicle (UAV) training
• Train the trainer program
• First aid training

CÜSEM official web site: https://cusem.cumhuriyet.edu.tr/

CÜSEM official İnstagram account: https://www.instagram.com/cusem_resmi

Contact phone number: 0 (555) 148 05 58

Whatsapp support: wa.me/+905551480558

Yasal uyarı bu yazı gerekli izinler alınarak yazılmıştır. Telif hakları Bilonu ve CÜSEM‘e aittir.

   Merhaba, size bugün dünyanın en iyi 15 yemeğini tanıtacağım. Bu yemekler kişiden kişiye göre değiştiği için kendime göre sıralama yaptım, iyi okumalar.

DÜNYANIN EN İYİ 15 YEMEĞİ

• İtalyan Pizza: İtalya’nın dünyaca ünlü yemeklerinden biridir. Hamur, sos ve malzemelerle hazırlanan bir yemektir. Genellikle fırınlanır ve sıcak servis edilir.

• Fransız Ratatouille: Ratatouille, Provence bölgesine özgü bir sebze yemeğidir. Patlıcan, kabak, biber, soğan, sarımsak gibi sebzelerin kavrulmasıyla hazırlanır.

• Taylandlı Tom Yum Çorbası: Baharatlı ve ekşi tadıyla bilinen Tayland mutfağından bir çorbadır. Limon otu, galangal, limon suyu, balık sosu ve diğer baharatlarla hazırlanır.

• İspanyol Paella: İspanya’ya özgü bir pilav yemeğidir. Pirinç, tavuk, deniz ürünleri ve sebzelerle hazırlanır. Genellikle büyük bir tavada pişirilir.

• Meksikalı Tacos: Meksika’nın meşhur yemeklerinden biridir. Mısır unundan yapılan tortilla ekmeği içine et, sebze ve salsa sosu gibi malzemelerle doldurulur.

• Türk İskender Kebap: Bursa’ya özgü bir kebap türüdür. Döner eti, tereyağı sosu ve yoğurtla servis edilir. Genellikle lavaş ekmeği üzerinde servis edilir.

• Hintli Biryani: Hint mutfağına ait bir pirinç yemeğidir. Pirinç, et ya da sebzelerle birlikte baharatlarla pişirilir. Kuru meyveler, badem ve fıstık gibi malzemeler de eklenebilir.

  

• Japon Ramen: Japon mutfağına özgü bir noodle çorbasıdır. Et ya da tavuk suyu, noodle makarnaları, sebzeler ve baharatlarla hazırlanır.

• Amerikan Steak: Amerika Birleşik Devletleri’ne özgü bir yemektir. Etin farklı kesimlerinden hazırlanan ızgara et, genellikle yanında patates kızartması ve sebzelerle servis edilir.

• Türk Mantı: Hamurun içine dana kıyma, soğan, tuz ve karabiber gibi malzemeler konularak yapılan bir Türk yemeğidir. Üzerine sarımsaklı yoğurt, salça ve tereyağı dökülerek servis edilir.

• Koreli Bulgogi: İnce dilimlenmiş dana eti, soğan, sarımsak, zencefil, şeker, soya sosu, susam yağı, yeşil soğan ve karabiber gibi malzemelerle yapılan bir Kore yemeğidir.

• Çinli Dumpling: İnce hamurun içinde yer alan çeşitli malzemelerle hazırlanan geleneksel bir Çin yemeğidir. İç malzemeleri arasında kıyma, sebzeler ve baharatlar bulunur.

• İranlı Tahchin: Pirinç, tavuk, zerdeçal, safran, süt, yumurta ve yağ gibi malzemelerle yapılan bir İran yemeğidir. Pirinç pilavının alt kısmında tavuk eti bulunur.

• Vietnam Pho: Pirinç noodle, dana eti, soğan, zencefil, tarçın, kişniş, yeşil soğan, taze limon, sıcak su ve baharatların karışımıyla yapılan bir Vietnam yemeğidir. Üzeri yeşilliklerle süslenerek servis edilir.

• Brezilyalı Feijoada: Brezilya mutfağına ait bir yemektir. Siyah fasulye, domuz eti ve baharatlarla hazırlanır. Genellikle pirinç ve turşu ile servis edilir.

  

Türk İskenderi ve Türk mantısı gerçekten de çok lezzetli yemeklerdir ve dünya genelindeki popülaritesi arttıkça, birçok kişinin damak zevkine hitap etmektedir. Ben de bu yemeklerin hayranıyım çünkü her ikisi de Türk mutfağındaki özgün tatlarla doludur.

Türk İskenderi’nin, tereyağı, yoğurt, domates sosu ve döner kebabının bir arada servis edilmesi, farklı lezzetlerin harika bir şekilde birleşmesini sağlar. İskender kebabı, özellikle etin harika pişirilmesi ve diğer malzemelerle mükemmel bir şekilde uyum sağlamasıyla ünlüdür. Benim için, İskender kebabı servis edildiği anda, tereyağının sıcaklığı ve yoğurdun soğukluğu birleşerek, yemeğin zengin ve lezzetli bir tat oluşturmasına sebep olur.

Türk mantısı da ayrıca benim için çok özel bir yemektir. İnce hamurun içine kıymalı iç malzeme konulması, daha sonra sarımsaklı yoğurt ve sosla servis edilmesi, bu yemeğin zengin bir lezzete sahip olmasını sağlar. Benim için, Türk mantısı, hem hafif hem de doyurucu bir yemek olmasıyla öne çıkıyor. Ayrıca, birçok farklı mantı varyasyonu olması da, her zaman farklı lezzetleri deneme imkanı sunuyor.

Türk İskenderi ve mantısı, Türk mutfağının zenginliğini ve özgünlüğünü yansıtan iki yemektir ve benim damak zevkime hitap eden yemeklerden ikisidir. Türk mutfağı, benzersiz lezzetler ve tatlar sunan harika yemeklerle doludur ve her zaman keşfedilecek yeni lezzetler vardır.

Türk İskenderi ve Mantısı, Türk mutfağının en sevilen yemeklerinden ikisidir ve dünya genelinde popülerliği artmaktadır. Türk İskenderi, Bursa’da yaşayan İskender Efendi tarafından 19. yüzyılın sonlarında icat edilmiştir ve hala Bursa’da İskender Efendi’nin torunları tarafından işletilen restoranıyla ünlüdür. İskender kebabı, döner kebabı, domates sosu, tereyağı ve yoğurt gibi malzemelerle servis edilir ve Türkiye’nin yanı sıra yurtdışında da popüler bir yemektir.

Türk mantısı ise küçük, el yapımı hamur parçalarından oluşan bir yemektir ve çoğunlukla kıymalı iç malzeme ile doldurulur. Sarımsaklı yoğurt ve sos ile servis edilir ve Türk mutfağındaki diğer yemekler gibi zengin bir lezzete sahiptir. Türk mantısının kökenleri, Türk bozkırlarına kadar uzanır ve Orta Asya’da yüzlerce yıllık bir geçmişi vardır. Günümüzde dünya genelinde popülerliği artan bir yemek haline gelen Türk mantısının birçok farklı varyasyonu da mevcuttur.

Türk İskenderi ve Mantısı, Türk mutfağındaki en önemli yemeklerden ikisi olarak kabul edilir ve Türk yemek kültürünün özgünlüğü ve zenginliğini yansıtır. Her iki yemek de Türk mutfağındaki uzun bir tarihe sahiptir ve dünya genelinde giderek daha popüler hale gelmektedir.

Evet arkadaşlar, bugün size ‘Dünyanın en iyi 15 yemeği’ adlı bir blog yazdım. Okuduğunuz için teşekkürler

   In my opinion, helpless people are usually attitude very negative. First, they usually don’t accept that something is real, so they live problems on psychology. Because, they do nothings to be happy and good. Also, they do not calm down before they do not think strategy and alternative. For instance, people have lost one’s most precious possession, or they cannot face the facts, so it is difficult for them to fix everything. Finally, these kinds of people don’t try to be good because of what they’ve been through. Therefore, they cannot find any solution.

WAS TUN HILFLOSE MENSCHEN?

   Meiner Meinung nach sind hilflose Menschen normalerweise sehr negativ eingestellt. Erstens akzeptieren sie normalerweise nicht, dass etwas real ist, also leben sie Probleme mit der Psychologie. Weil sie nichts tun, um glücklich und gut zu sein. Außerdem beruhigen sie sich nicht, bevor sie nicht an Strategie und Alternative denken. Zum Beispiel haben Menschen ihren wertvollsten Besitz verloren oder können sich den Tatsachen nicht stellen, sodass es für sie schwierig ist, alles zu reparieren. Schließlich versuchen diese Leute nicht, gut zu sein, wegen dem, was sie durchgemacht haben. Daher können sie keine Lösung finden.

This blog post belongs to Emre Erşahin and Bilonu.com.

   Hello everyone, How are you all? I am very good. In this article, we will ask you “Can We Change Our Brains?” we will find an answer to the question entitled. Thank you to my Ahu lecturer for allowing me to explain this assignment.

We can change our brain not physically, but structurally, if not very difficult.

The brain lobes and brain neurons help us manage structural changes in our brain. 

Let’s examine 6 different regions in our brain, shall we?

• Spinal Cord : It forms the central nervous system
• Cerebellum : It may play a role in some cognitive functions, such as attention and language, as well as emotional control, such as regulating fear and pleasure reactions, but its movement-related functions are the most firmly established.
• Occipital Lobe : It is the part of the brain that perceives visual function.
• Parietal Lobe : It is the part responsible for functions such as determining direction, perceiving tastes, pain and tactile sensations.
• Frontal Lobe : Located at the front of the brain, the brain region responsible for conscious thinking is called that.
• Temporal Lobe : There are many tasks, including speech, memory and hearing.

These parts of the brain allow our brain to change imaginatively.

Continuous activities leave positive or negative effects on the brain.

Finally, a person should read books about personal development in order to cognitively change his brain. People should take time to rest for themselves. People should listen to everyone’s opinions and make their own decisions based on those opinions. I think people should give up bad habits and secure both their health and time with more useful things.

As a result, it is possible that we structurally change our brain. I would like to thank everyone who listened and read the presentation.

My web site : https://www.emreersahin.com.tr/

   Herkese Merhaba , dostlar bugün blog sayfamda size Almanca için kullandığım ve faydasını gördüğüm dijital materyalleri ve kitapları açıklayacağım. Emre Erşahin olarak size çalışma planımı ve önerebileceğim kurs programlarını paylaşacağım.

• VHS Deutsch ( Volkshochschule Lernportal )

Volkshochschule , Türkçe dilinde halk eğitim merkezi olarak adlandırılmaktadır. Almanya , İsviçre , Avusturya ve Almancanın En çok konuşulduğu ülkelerde kurulmuş halk eğitim merkezlerine verilen isimdir. VHS Deutsch ( Volkshochschule Lernportal )

ANDROİD

VHS Deutsch ABC Android uygulaması : İndir

VHS Deutsch A1 Android uygulaması : İndir

VHS Deutsch A2 Android uygulaması : İndir

VHS Deutsch A2-B1 Beruf Android uygulaması : İndir

VHS Deutsch B1 Android uygulaması : İndir

VHS Deutsch B2 Beruf Android uygulaması : İndir

İOS

VHS Deutsch ABC İOS uygulaması : İndir

VHS Deutsch A1 İOS uygulaması : İndir

VHS Deutsch A2 İOS uygulaması : İndir

VHS Deutsch A2-B1 Beruf İOS uygulaması : İndir

VHS Deutsch B1 İOS uygulaması : İndir

VHS Deutsch B2 Beruf İOS uygulaması : İndir

WEB

VHS Deutsch ABC WEB uygulaması : https://abc.vhs-lernportal.de/

VHS Deutsch A1 WEB uygulaması : https://a1.vhs-lernportal.de/

VHS Deutsch A2 WEB uygulaması : https://a2.vhs-lernportal.de/

VHS Deutsch A2-B2 BERUF WEB uygulaması : https://a2-b1-beruf.vhs-lernportal.de/

VHS Deutsch B1 WEB uygulaması : https://b1.vhs-lernportal.de/

VHS Deutsch B2 BERUF WEB uygulaması : https://b2-beruf.vhs-lernportal.de/

• DUOLİNGO

Duolingo , dil öğrenme uygulamaları üreten ve dil sertifikası sağlayan bir Amerikan eğitim teknolojisi şirketidir. Ana uygulamasında kullanıcılar aralıklı tekrarlama kullanarak kelime, dil bilgisi ve telaffuz alıştırması yapabilirler.

ANDROİD : İndir

İOS : İndir

WEB : TIKLA

• BUSUU

ANDROİD : İndir

İOS : İndir

WEB : TIKLA

• MEMRİSE

ANDROİD : İndir

İOS : İndir

WEB : TIKLA

• MONDLY

ANDROİD : İndir

İOS : İndir

WEB : TIKLA

KİTAPLAR

• MENSCHEN SERİSİ 

2012 yılında Hueber yayınlarının basmış olduğu ve dijital ortamda içerik üretmiş olduğu kitap ve medya serisidir. Resmi olarak Goethe yabancı dil enstitüsü sınavlara hazırlık ve kurs kitabı olarak onay vermiştir.

• SCHRİTTE SERİSİ

2016 yılında Hueber yayınlarının basmış olduğu ve dijital ortamda içerik üretmiş olduğu kitap ve medya serisidir. Resmi olarak Goethe yabancı dil enstitüsü sınavlara hazırlık ve kurs kitabı olarak onay vermiştir.

• BEGEGNUNGEN SERİSİ

1 EKİM 2013 yılında  Alexander Hartung tarafından piyasaya sürülmüş olduğu ve dijital ortamda içerik üretmiş olduğu kitap ve medya serisidir. Sınavlara hazırlık ve kurs kitabı olarak kullanılmaktadır.

ÖNERİLEN YOUTUBE KANALLARI

ALMANCA KOLAY : https://www.youtube.com/c/almancakolay?sub_confirmation=1 

BEGİ BEGİ ALMANCA : https://www.youtube.com/c/almancakolay?sub_confirmation=1

ALMANCA DERSLERİM : https://www.youtube.com/c/AlmancaDerslerim?sub_confirmation=1

ÖNERİLEN ÇALIŞMA PROGRAMI

• Haftanın en kötü ihtimalle 10 saatinde Almanca çalışmak.

• Kelime defteri tutmak.

• Her gün kelime tekrarı yapmak.

• YouTube ve diğer web tabanlı uygulamalardan Almanca dersler izlemek.

• YouTube ve diğer web tabanlı uygulamalardan Almanca podcastler dinlemek.

• Kursbuch yani kurs kitabı edinip çalışmak

• Android ve İOS uygulamaları ile bilgiyi pekiştirmek.

• Almanca altyazılı ve konuşmalı dizi ve çizgi film izlemek.

• Almanca hikaye kitapları okumak.

• Yapılabiliyorsa ve imkan varsa bir Almanca kursuna yazılmak , yüz yüze kurs , online kurs , Goethe enstitüsü web üzerinden eğitimi vs.

Evet arkadaşlar bu blog yazımızda size çalışma modelimi ve Almanca kaynaklar üzerinde bilgi verdim. Blog yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim bana destek olmak isterseniz reklamlara bir kere tıklamanız yeterlidir , iyi çalışmalar dilerim esenlikle kalın.

   Merhaba , öncelikle blog sayfamıza hoş geldiniz . Bugün konu olarak sizi mental açıdan geliştirip yön verecek bir içerik paylaşımı yapmak istedim .

İsterseniz blogumuza geçelim …

İlk Soru Olan İnsanda Belirginleşmiş Kimi Zaman Kurtulamadığı “Çaresizlik” Olarak Adlandırdığımız Duygu Durumundan Bahsedelim.

Çaresizliğin Tanımı : Çaresizlik, olumlu bir çözüme sahip olmama duygusudur. Mevcut koşullar karşısında iflas hissidir. Bir çıkış yolu bulamama, yetersizlik, yetkin olamama durumudur. Çoğu zaman bu duyguyu hissederiz ve güçsüz hissederiz. Umutsuzluğa benzer bir duygu. Umut beklentilerle ilgili olsa da, çaresizlik can sıkıntısı ve terk edilmeyle ilgilidir. Hepimiz birçok kez çaresizdik. En azından bebeklik döneminde çözüme ulaşamayınca ağladığımızı düşünürsek bu duyguya bağımlı olduğumuzu söyleyebiliriz.

Her soruna bir çözüm olduğu gibi, bir soruna farklı çözümler ve farklı çözümlerin benzer uygulama alanları da olabilir. Çaresizliğin sebebi nedir? Büyük ihtimalle kendimize güvenmediğimiz içindir. Çare nedir ? Hayat zaten deneme yanılma üzerine kuruluyken çaresiz hissetmenin anlamı nedir? Tüm deneyimler hataya dayanır. Gerçek bir hatadır, biz gerçeği yanlıştan çıkarırız. Temeller her zaman varsayımlar ve yanlış anlamalarla oluşturulmuştur.

   İnsan öyle bir varlık ki bazen yüksek  bir uçurum kenarına çıkıp bağırmak istiyor. Elinden hiçbir şey gelmiyor. Bir insanı eleştirebilirsiniz , hakkında konuşabilirsiniz ama asla küçük düşüremezsiniz bu hem o insan için çaresiz olduğunun bir belirtisidir . Hem de o insan için çok olmasa bile uzun vadeli umutsuzluğu tetikler ve yol açar .

Siz siz olun asla kimseye umutsuzluğu ve olmazları empoze etmeye çalışmayın .

İkinci Soru Olan İnsanda Belirginleşmiş Kimi Zaman Kurtulamadığı “İntihar Çözüm Mü ?” Olarak Adlandırdığımız Kafa Karışıklığından Ve Bunalmış İnsan Psikolojisinden Bahsedelim.

ÖNCELİKLE AÇIKLAYAYIM BU HAYATTA NE OLURSA OLSUN İNTİHAR ASLA ÇÖZÜM DEĞİLDİR ! BUNU SAKIN AKLINDAN BİLE GEÇİRME !

   Sorunlarının üstesinden gelebileceklerinden çok daha büyük olduğunu düşünürsek, duygularının yoğunluğuyla alternatif çözümler göremedikleri bir durumda olan insanların intiharı düşündüklerini ve denediklerini görüyoruz. Tüm sıkıntıların sonu ve insanın kendi ölümü, zihninde kesin bir kaçış yolu olarak tasvir ettiği, bazen tek çıkış yolu gibi görünüyor. Ancak bu düşünceler geçicidir ve sorunlara farklı çözümler bulmak da mümkündür.

Bu blog yazısı https://emreersahin.com.tr/ sayfasına aittir , izinsiz kullanımı yasaktır .

Bugün size çaresizlik karşısında asla ne olursa olsun intiharın bir çözüm olmadığını gösterdim  . En içten sevgilerimle esenlikle kalın.

                                                                                                                                                                 – EMRE

English of Content : What to Do When a Person Becomes Desperate ? Is Suicide the Solution ?

   Hello , first of all welcome to our blog page . Today, as a subject, I wanted to place a content that will develop you mentally and give direction.

If you want, let’s go to our blog …

Let’s Talk About the Feeling State That We Call “Helplessness”, Which Is the First Question That Has Become Obvious in a Person, Which He Sometimes Cannot Get Rid of.

Definition of Helplessness : Helplessness is the feeling of not having a positive solution. It is the feeling of bankruptcy in the face of current conditions. It is the state of not being able to find a way out, incompetence, incompetence. Many times we feel this emotion and feel powerless. A feeling similar to despair. While hope is about expectations, despair is about boredom and abandonment. We were all helpless many times. If we think that we cry when we can’t find a solution, at least in infancy, we can say that we are addicted to this feeling.

Just as there is a solution to every problem, there may be different solutions to a problem and similar application areas of different solutions. What is the reason for the helplessness? It’s probably because we don’t trust ourselves. What is the remedy ? What is the point of feeling helpless when life is already built on trial and error? All experiences are based on error. The truth is a mistake, we deduce the truth from the wrong. The foundations have always been formed by assumptions and misunderstandings.

   A person is such a being that sometimes he wants to go to the edge of a high cliff and shout. You can criticize a person, talk about them, but never humiliate. This is an indicator that they are desperate for a person. At the same time, it causes and leads to long-term despair, although not so much for that person.

Never try to impose despair and the impossible on anyone.

The Second Question, Which Has Become Obvious in People Who Sometimes Can’t Get Rid of It, Is “Suicide ” ? Let’s Talk About The Confusion And Overwhelmed Human Psychology, Which We Call “.

FIRST OF ALL, LET ME EXPLAIN THAT NO MATTER WHAT HAPPENS IN THIS LIFE, SUICIDE IS NEVER THE SOLUTION! DON’T EVEN THINK THAT !

   Considering that their problems are much greater than they can handle, we see that people who are in a situation where they cannot find alternative solutions with the intensity of their emotions are thinking about suicide and trying. The end of all troubles and one’s own death, which one portrays in one’s mind as a sure way of escape, sometimes seems to be the only way out. But these thoughts are temporary, and it is also possible to find different solutions to problems.

This blog post https://emreersahin.com.tr it belongs to the / page, unauthorized use is prohibited.

Today I showed you that suicide is not a solution, no matter what happens, please never give up in the face of desperation . stay with my sincere love and well-being.

– EMRE

   Herkese merhaba dostlar bugün blog yazımızda herkesin diline dolanan efsanevi bir tadı olan Alman menşeili Alman fındıklı çikolatasından ve markasından bahsedeceğiz . Bu yazı keyfe keder bir yazıdır sadece ilginç olduğu için paylaşmak istedim .

Çoğunuzun da bildiği üzere Almanya’da yaşayan akrabalarınızın her tatilde getirmiş olduğu klasikleşmiş , millileşmiş bir fındıklı çikolata vardır . Bunun hikayesini çocukluğumdan beri ben bile merak etmişimdir .

Peki bu Alman çikolatası  hikayesi ne ?

Tarihi

İki kaldıraç kolundan oluşan ilk fındıkkıran, eski zamanlarda zaten mevcuttu. Aristoteles onu icat etmekle tanınır. M.Ö. 300 yıllarına ait oldukça dekoratif bir bronz model. Taranto yakınlarındaki bir mezarda bulundu. Böyle bir aleti olmayan alt sınıflar ya taş, çekiç ya da dişlerini kullandılar. Leonardo da Vinci’nin de bir fındıkkıran cihazı üzerinde çalıştığı söyleniyor. Her durumda, ahşap figürleri çevirmek için bir torna tezgahı geliştirdi. 16. yüzyılın başında figüratif fındıkkıranlara dair kanıtlar vardı. İngiltere Kralı VIII. Henry ikinci karısını verdianne Boleyn karmaşık bir şekilde oyulmuş bir kraker. Jacob Grimm, bu bağlamda fındıkkıran figürlerinin putlardan ev ruhlarını yatıştırmak için evrimleştiğini anlatıyor.

Süslü fındıkkıran figürlerinin altın çağı, ilk kez Val Gardena ve Oberammergau’da oyuldukları 18. yüzyıla kadar uzanıyor. XIX. yüzyılda başladı. Güney Tirol’de Bavyera oryantal figürlerinde çoğunlukla insanlardan komik tipler yapıldı. 1735’ten itibaren ahşap fındıkkıranlar Pazar günü Thüringen’deki Sonneberg’den geldi. Ekim Sonneberg’deki küçük biniciye ek olarak, Sonneberg’deki fındıkkıran 1920’lere kadar dünya oyuncak kentinin sembolü oldu.

19. XIII. Yüzyılda madencilik Aralık ayında Hizmet Dışı bırakıldıktan sonra, Cevher Dağları’ndaki insanlar çoğunlukla Seiffen, Olbernhau ve Neuhausen / Erzgeb arasındaki sözde oyuncak köşesinde arama yaptılar. yeni gelir kaynakları için. Ağırlıklı olarak sandalyeler ve mobilyalar gibi ahşaptan yapılmış dekoratif objelerin üretimi ve üretimine odaklandılar, aynı zamanda melekler ve madenciler, mum kemerleri, tütsü tütsü ve fındıkkıranlar gibi ahşap oyuncakların ve pencere figürlerinin üretimine odaklandılar. Jandarmalar, askerler veya krallar “Hebelmann” ın en popüler figürleri oldu. Friedrich Wilhelm Füchtner, bugün bilinen Erzgebirge şekli ve renginin ilk fındıkkıranını 1870 dolaylarında çevirdi. Kocaman ağızlı figürler saygı uyandırmalıdır. Bazı fındıkkıranlar da karikatür olarak yapıldı. Örneğin, Napolyon, Leipzig yakınlarındaki Milletler Savaşı’ndan sonra ve daha sonra Bismarck’tan sonra bir fındıkkıran olarak tasvir edildi.

Doğal olarak canlı renklerle boyanmış figürler de çocuklara hitap etti; Noel pazarlarında satıldılar ve yılın 19. Pazar günü satıldılar. XIX yüzyılda çocuk oyuncakları olarak kabul edildiler. Ancak işlevsel fındıkkıran, örneğin Art Nouveau aşamasında tasarımcılar tarafından da keşfedildi.

Almanya’dan hatıra : Alman çikolatası, Lezzetli bir rüya

Bilonu olarak Almanya’dan getirilen ve yüzlerimizi mutlulukla gülümseten harika Alman çikolatasını yazmak istedik. Almanya’dan en popüler hatıra olarak çikolata . Çocukluğumuzda Almanya’dan gelen amca ve teyzelere hasret kaldığımız zamanlara özlem duymak fena olmazdı. Ayrıca Almanya’dan bir dönüş uçuşundan sonra eli boş dönmemeniz için bir fırsat olacaktır, çünkü her zaman sizi bekleyen biri olacaktır.

Alman çikolatası Choceur – Nussknacker 1960’dan beri dünyanın en çok ithal edilen çikolatalarından biridir

Almanya ile çikolatanın ilişkisi sadece Almanya’dan gelen akrabalarımızla sınırlı değil. Alman çikolatası aynı zamanda dünyanın en çok ithal edilen çikolatalarından biridir. 2016 yılında Almanya çikolatasıyla dünya ihracat şampiyonu oldu. Almanların çikolata sevgisi sadece ihracatla sınırlı değil. Çikolata tüketmeye de çok düşkünler ve Köln’de bir de çikolata müzesi var. Köln’e seyahat etme imkanınız varsa Çikolata Müzesi’ni ziyaret etmenizi öneririz. Çikolatanın hikayesini izleyebilir, çikolatanın eşsiz lezzetini test edebilirsiniz.

Almanya’dan hatıra olarak farklı lezzetler . “Nussknacker” tam da akrabalarımızın Almanya’dan getirdiği çikolatadır. Bütün kuruyemişleri ve efsane çikolatası ile bir lokmada sizi çocukluğunuza götüreceğini ve nostaljik anılarda size eşlik edeceğini garanti ediyoruz. “Fındıkkıran”, “Choceur” markasının en bilinen ürünü olmasına rağmen, diğer çikolataların da kendine has tatları vardır. Yani Choceur’dan sonra hayatınızda hiç çikolata tatmamış gibi hissetmeniz mümkün. Almanya’da kaldıktan sonra eli boş dönmemenizi öneririz.

Çikolata’nın İçeriği

Bu yazı https://emreersahin.com.tr/ tarafından yazılmıştır .

Bu Ürünün Alternatifi 

Tek tek tatmak isteyenler için: “Schogetten” sloganı ile 

Bu efsanevi çikolata tadı farklı şekiller alıyor ve “Schogetten” markasıyla çikolata tutkunlarını etkiliyor. Çikolatayı parçalara ayırmanın dahiyane fikriyle 1962 yılında pralin formunda üretimiyle piyasaya çıkan ve şimdi Türkiye’de de bulunan bu çikolata, ilk günkü kadar lezzetlidir. “Schogetten” sevenler, tam yağlı süt, çilek, bitter, fındık gibi çeşitli çeşitlerin tadını çıkarabilir ve şimdi zencefil ve patlamış mısır gibi tatlar ile.

Evet arkadaşlar bugün size keyfe keder bir yazı paylaştım esenlikle kalın .

Bağlı kuruluş promosyonu nedir?

“Bir satış ortağı promosyonu nedir?” diye merak ediyorsanız. daha sonra size iyi bir giriş sağlayan Affiliate Marketing için 12 İpucu başlıklı makaleme göz atın. Bağlı kuruluş pazarlaması, Bilonu’daki okuyucularımızın bize para kazandıklarını söylemelerinin en yaygın yoludur; bu benim birincil gelir kaynaklarımdan biri ve blogunuzdan para kazanmayı düşünüyorsanız, ilk gelirlerinizden biri olarak düşünmenizi tavsiye ettiğim bir gelir akışı.

Bağlı kuruluş pazarlamasını açıklamanın belki de en basit yolu, bir yayıncı olarak başka bir işletmenin ürün veya hizmetini tanıttığınız için, birileri blogunuzda kendi sitelerine giden bir bağlantıyı takip ettiğinde ve daha sonra bir şeyler satın aldıklarında size bir komisyon ödeyerek ödüllendirilmenizdir.

E-postalarınızda Hangi Bağlantıları Kullanacaksınız?

Bugün, bir bağlı kuruluş ürününü tanıtan listenize bir e-posta gönderdiğinizde bağlantıların nereye işaret etmesi gerektiği hakkında konuşmak istiyorum.

Listenize bir bağlı kuruluş ürününü tanıtan bir e-posta gönderiyorsanız, şunları yapın:

a) Doğrudan ürün yaratıcısının satış sayfasına bağlantı veren bağlı kuruluş bağlantısını gönderin veya

b) O ürün hakkında bir yazı yazıp blogunuza koydunuz mu ve bu bağlantıyı e-postanızda mı kullandınız?

Her iki yaklaşımı da benimsemek için bazı iyi nedenler var.

Peki satış ortaklığına nasıl başlayabilirim

Satış Sayfasına Doğrudan Satış Ortaklığı Bağlantısı

Doğrudan tanıtımını yaptığınız ürünün satış sayfasına bağlantı veren bağlı kuruluş bağlantısını kullanmayı düşünmenizin nedeni şudur:

Bunun için Online Satış Mağazaları var dilerseniz trendyol satış ortaklığı başvuru formu

Yada çiçeksepeti satış ortaklığı Gibi noktarlarda da satış yapabilirsiniz.

1. Sepete ekle düğmesine daha hızlı basarak okuyucunuzu onlara yaklaştırır. İsterseniz bir tıklamayı kaldırır. İnsanları doğrudan e-postanızdan ürün satış sayfasına gönderiyorsanız, arada bir orta sayfa olmadan doğrudan oraya gönderiyorsunuz. Bu, her zaman o ürünü bir sepete koyup kontrol etme şanslarını arttırır. İş bitmiş.
2. Satış sayfası iyi olduğunda – iyi tasarlanmış ve iyi optimize edilmiş ve iyi harekete geçirici mesajlara sahip – dönüşüm sağlama olasılığı daha yüksektir, bu nedenle işiniz okuyucunuzu/potansiyel alıcınızı satış sayfasına çekmektir. Gönderdiğimiz e-postada bir yığın ön satış yapmamız gerekmiyorsa. Bir e-posta gönderiyorsak ve sadece satış sayfasının kendini sattığını, ürünün kendisini sattığını düşünüyorsak, muhtemelen nispeten kısa bir e-posta gönderip “Bak, tüm ayrıntıları buradan alabilirsin” diyeceğiz ve sonra onlara bağlantıyı ver.Bunun bir örneği geçen yıl olabilir. Her yıl Dijital Fotoğraf Okulu’nda ‘Noel’in On İki Günü’ kampanyası yapıyoruz. O 12 gün boyunca yaptığımız tanıtımlardan biri olarak, geçmişte tanıtımını yaptığımız bir kursun tanıtımını yapıyorduk, izleyicilerimizle birlikte dönüştüğünü biliyorduk ve satış sayfası tek kelimeyle harikaydı. Satış sayfasında harika bir video vardı, iyi yazılmış bir kopyası vardı, ürünü gerçekten iyi sattı. Okurlarımız için iyi bir eşleşme olduğunu biliyorduk, tek yapmamız gereken okuyucularımızın o sayfayı görmelerini sağlamak olduğunu biliyorduk ve bu ürünü satın alacak oldukça iyi bir yüzdesi vardı.Doğrudan o satış sayfasına bağlantı vermekte hiç tereddüt etmedim. Satış sayfasının kendisi çok iyi bir iş çıkardığı için ürünün ne olduğunu ve her şeyi açıklayan bir blog gönderisine bağlantı koymaya gerek yoktu. Bu benim idealim. Bir ürünü her tanıttığımda yapmak istediğim şey bu, insanları açılış sayfasına çekmek istiyorum.
3. Veya ön satışı e-postanın kendisinde yaparsak ve dönüştürülecek fazla bir şey yoksa ve müşterileri doğrudan satış sayfasına yönlendirebilirsek

Kendi Blogunuza Bağlantı

İnsanları doğrudan o açılış sayfasına göndermemeyi ve onları başka bir hedefe, ideal olarak kendi blogunuza göndermeyi düşünmeniz gereken zamanlar vardır:

1. Satış sayfası olan bir ürünün tanıtımını yapıyorsanız, ürünü gerçekten satma konusunda harika bir iş çıkarmadığını düşünüyorsunuz.
   Örnek Ürünün adını vermeyeceğim, ancak birkaç yıl önce Digital Photography School’da tanıtımını yaptığım bir ürünü düşünebilirim. Bir e-kitaptı. E-kitap harikaydı, izleyicilerimiz için gerçekten çok uygundu, ürünün kendisi izleyicilerimiz için mükemmeldi, ancak e-kitabı yazan kişi, bir pazarlamacıdan daha iyi bir e-kitap yazarıydı.Açılış sayfalarına baktığımda, “Hayır, bu sayfanın bu ürünü gerçekten çok iyi satacağından emin değilim. Ürünü biraz daha önceden satmam gerekebilir.” Okuyucularımı açılış sayfasına göndermek yerine, bloguma ürünle ilgili bir inceleme yazdım. Bu inceleme, başlı başına bir açılış sayfası işlevi gördü. İncelemede ürünün kimin için harika olacağından, ne hakkında olduğundan bahsettim, e-kitabın bazı bölümlerini inceledim. Sanırım yazarın izniyle e-kitaptan bir veya iki ekran görüntüsü bile kullandım. İçindekileri gösterdim ve gerçekten kitabın artıları ve eksileri hakkında konuştum (doğal olarak artıları eksilerinden daha fazlaydı).Bu inceleme yazısı bir açılış sayfası işlevi gördü ve aynı zamanda bir tür referanstı. İnsanlar satış sayfasına gitmek için satış ortağı bağlantısını tıkladıklarında, satın almaya hazırdılar. Açılış sayfasının onları bir yığın ikna etmesine gerek yoktu. En iyi tasarım olmadığı için muhtemelen onları ikna edemezdi, ancak umarım, incelemem onları o ürünü satın alacak kadar ısıttı ve açılış sayfasının kendisine gerçekten çok fazla dikkat etmediler.
2.  Bir incelemenin kendisinin ürünü satmaya yardımcı olabileceğini düşünüyorsanız.
   Bazen satış sayfası iyidir, ancak yine de, o ürün hakkında gerçekten derinlemesine konuştuğunuzu duyarlarsa okuyucularınızın daha iyi yanıt vereceğini düşünüyorsunuz. Bu, yıllar içinde Bilonu’da biraz yaptığım bir şey. Burada, aynı zamanda üyesi olduğum Bilonu’da kullandığım bir aracı nasıl kullandığımı gözden geçirebilirim. Şimdi, onları doğrudan bağlı kuruluş bağlantısına göndermek yerine bunu yapmamın nedeni, ürünü ve onu nasıl kullandığımı göstermenin aslında satın alma şanslarını da artıracağını düşünüyorum. Bu, bir bağlı kuruluş ürününü tanıtmanın gerçekten iyi bir yolu olabilir. Bu, ürünü gerçekten kullandığınızı gösterir ve okuyucularınıza ürünü nasıl kullanacakları konusunda onlara yardımcı olacak bazı ipuçları verir.
3. Eğer o ürünü belirli bir süre boyunca birkaç farklı e-posta ile tanıtacaksanız Gerçekten iyi olduğunu düşündüğüm bir kursu, yazılımı veya hatta bir e-kitabı tanıtıyorsam, çok yönlü bir kampanya yapabilirim. terfi. Bu, onlara sadece bir e-posta göndermek ve “Bu ürünü satın alın. Bu gerçekten harika bir ürün”, onlara iki veya üç hafta içinde iki veya üç e-posta gönderebilirim. Her e-postanın kendisine farklı bir yaklaşımı olacaktır.
   1. İlk E-posta: Hedef kitlem için ürünü ve anlaşmayı duyurur. Okurlarım için her zaman özel fırsatlar elde etmeye çalışırım. Bu e-posta, “İşte bu e-kitap. Sana ve bu bonusa %50 indirim ayarladım.” O e-kitapta gerçekten yaptığım tek şey bu olabilir. Tabii ki ne olduğundan ve bazı özelliklerinden bahsedebilirim ama bu kadar.
   2. İkinci E-posta (bir hafta sonra): “İşte bu ürünün bir incelemesi.” Bu ürünü zaten duymuşlardır ve birçok insan muhtemelen zaten satın almıştır – hızlı hareket eden okuyucularımız, bize güvendikleri için önerdiğimiz her şeyi satın alan insanlar. Ama sonra biraz daha fazla bilgi edinmek isteyen başka bir okuyucu kesimi olacak. Bazı artıları ve eksileri duymak istiyorlar, tartmak istiyorlar ve belki de eylemde görmek istiyorlar.
      
      1. Alternatif olarak, o ürünün yaratıcısı ile röportaj yapar ve bunu bir blog yazısı olarak yayınlarız.
      2. Veya o e-kitabın yazarını veya o ürünün yaratıcısını bir konuk yazısı yazmasını ve bunu bloga koymasını sağlarız . Şöyle diyebilir, “Hey, sadece bir hatırlatma, işte önerdiğimiz bu ürün. Bu senin için bir anlaşma. Ayrıca incelememizi de okumak isteyebilirsiniz. ” Bu e-posta, tavsiyenize güvenen ve biraz daha fazla bilgi edinmek isteyenler için hem bağlantılara sahip olabilir.
   3. Üçüncü E-posta (üçüncü hafta): son şans hatırlatıcısı Örn. “Bu anlaşmanın bitmesine kırk sekiz saat kaldı.” Bu, yine doğrudan açılış sayfasına bağlanır.

Orada, çok yönlü bir kampanyanın zaman içinde farklı şeyler ileteceğini ve bu kampanya içindeki farklı hedeflere bağlanmak için bir zaman ve yer olduğunu görebilirsiniz.

Özetle

Benim için, bu gerçekten ürüne bakmakla, bir bağlı kuruluş olarak size verilen açılış sayfasına bakmakla ve bu açılış sayfasının o ürünü hedef kitlenize iyi bir şekilde satıp satmayacağına veya sizin de dahil olup olmayacağınıza karar vermekle ilgilidir. ortasında ve buna değip değmeyeceğine bakılmaksızın – bazı yönlerden riskli olan – sürece bu ekstra tıklamayı eklemek. Bu ekstra tıklama, insanların o ürünü satın alma şansını artıracaksa, o zaman kesinlikle ekstra tıklama eklemenin faydalı olabileceğini düşünüyorum.

İdeal olarak, e-postanızı gönderdiğiniz zaman ile “Satın Al” seçeneğine tıkladıkları zaman arasında mümkün olduğunca az tıklama olmasını istersiniz, ancak bazen bu ekstra tıklama, okuyucularınızı bu satın alma işlemini yapmak için daha olası bir konuma getirmeye gerçekten yardımcı olur.

NOT: Bağlantı gizleme

Bağlı kuruluş bağlantıları hakkında bahsetmem gereken bir diğer önemli şey, kendi bağlantı gizleme hizmetinizi şu amaçlarla kullanabilmenizdir:

1. URL’yi kısaltın (bazı bağlı kuruluş bağlantıları çok uzun ve çirkin)
2. Bağlı kuruluş bağlantısını yeniden markalaştırın, böylece daha güvenilir görünecek
3. Bağlı kuruluş tıklamalarını kendiniz izleyin

Kendi Blogunuzu Kurarak wordpress satış ortaklığı eklentisi Gibi Eklentiler ile Satış yapmayı da deneyebilirsiniz.