Ekonomi Biliminde Liberal, Neo-liberal ve Keynesyen Yaklaşımlar – 2024
0

Yazı İçeriği

   Hoş geldiniz, değerli okurlar! Bugün, ekonominin temel kavramlarından biri olan “Liberal, Neo-Liberal ve Keynesyen” yaklaşımları ele alacağız. Ekonomi bilimine ait diğer blog yazılarımıza bakarak, ekonomi hakkında eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz.

İsterseniz sırasıyla anlatmaya ve anlamaya başlayalım.

Liberal Yaklaşım:

   Liberal ekonomi yaklaşımı, serbest piyasa ekonomisini ve devlet müdahalesinin minimum seviyede olmasını savunur. Bu yaklaşıma göre, piyasalar doğal bir dengeye sahiptir ve devlet müdahalesi bu dengeyi bozabilir. Serbest piyasa ekonomisinin özgürlüğü artıracağına, refahı ve inovasyonu teşvik edeceğine inanılır. Liberal politikalar arasında düşük vergiler, serbest ticaret, düşük düzenleyici müdahaleler ve özel mülkiyet haklarının korunması yer alır.

Libertaryenizm ve liberalizm, her ikisi de bireysel özgürlük ve kısıtlı devlet müdahalesi gibi temel prensipleri paylaşsalar da, aralarında bazı önemli farklar bulunmaktadır. İşte bu farkları belirten anahtar noktalar:

  1. Devlet Müdahalesi:
    • Liberalizm: Liberalizm, genellikle devletin belirli alanlarda müdahale etmesini kabul eder. Bunlar arasında eğitim, sağlık, sosyal hizmetler ve emeklilik yardımları gibi alanlar bulunabilir. Devlet, toplumsal eşitliği teşvik etmek ve dezavantajlı gruplara destek sağlamak için sosyal politikalar uygulayabilir.
    • Libertaryenizm: Libertaryenizm, devlet müdahalesini mümkün olduğunca sınırlamayı savunur. Devletin görevi, temel adaleti sağlamak ve bireylerin haklarını korumaktır. Libertaryenler, devletin ekonomi, sosyal hizmetler ve kişisel yaşam üzerinde müdahalesinin minimal olmasını isterler.
  2. Ekonomi:
    • Liberalizm: Liberalizm, genellikle serbest piyasa ekonomisini destekler, ancak devletin rekabeti korumak, piyasa başarısızlıklarını düzeltmek ve refah devleti programları aracılığıyla sosyal adaleti teşvik etmek için müdahale etmesini kabul eder.
    • Libertaryenizm: Libertaryenizm, serbest piyasa ekonomisinin yanı sıra, devletin ekonomi üzerindeki müdahalesini minimumda tutmayı savunur. Vergilerin azaltılması, düzenlemelerin kaldırılması ve devlet harcamalarının büyük ölçüde azaltılması gibi politikaları destekler.
  3. Sosyal Politika:
    • Liberalizm: Liberalizm, sosyal politikalar aracılığıyla toplumsal eşitlik ve adaleti teşvik etmeye odaklanır. Eğitim, sağlık hizmetleri, işsizlik sigortası gibi sosyal programlar liberal politika alanına girer.
    • Libertaryenizm: Libertaryenizm, bireysel özgürlüğü korumanın ön planda olduğu için, sosyal politikaların kapsamının sınırlı olmasını ister. Devletin sosyal hizmetlerdeki rolünün minimize edilmesini ve bireylerin kendi ihtiyaçlarına kendilerinin bakmasını teşvik eder.

Bu farklar, her iki felsefenin de farklı yaklaşımlara sahip olduğunu ve farklı politika önerileri sunduğunu gösterir. Liberalizm, daha merkezi bir tutum alırken, libertaryenizm genellikle devletin müdahalesini mümkün olduğunca sınırlamayı amaçlar.

Neo-liberal Yaklaşım:

   Neo-liberalizm, klasik liberal yaklaşımları genişleterek, piyasa mekanizmalarının mümkün olduğunca serbest bırakılması gerektiğini savunur. Neo-liberal politikalar, devletin ekonomiye müdahalesini sınırlamak, kamu sektörünü küçültmek ve özelleştirmeyi teşvik etmek üzerine odaklanır. Bu yaklaşım, özellikle 1970’lerde ve 1980’lerde, önde gelen ekonomistler ve politik liderler tarafından yaygın olarak benimsenmiştir. Örneğin, Margaret Thatcher ve Ronald Reagan dönemlerinde bu tür politikalar uygulanmıştır.

Keynesyen Yaklaşım:

   Keynesyen ekonomi, Büyük Buhran   ( Y > C + I )   döneminde İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes’in çalışmalarına dayanır. Keynes, serbest piyasa ekonomisinin otomatik olarak dengelenmeyeceğini, özellikle talep yetersizliği ve işsizlik gibi durumlarda devlet müdahalesinin gerekli olduğunu savunmuştur. Keynesyen politikalar, genellikle devlet harcamalarının artırılması, vergi indirimleri ve para politikalarının kullanılması yoluyla ekonomik canlanmayı teşvik etmeyi amaçlar. Bu yaklaşım, özellikle resesyon veya durgunluk dönemlerinde ekonomik istikrarı sağlamak için savunulur.

Y = C + I + G

Bu denklem, Keynesyen ekonomik modelin temel bir bileşenidir ve genellikle “toplamsal talep” denklemi olarak bilinir. Yani, bir ekonominin toplam geliri (Y), tüketim (C), yatırım (I) ve kamu harcamaları (G) toplamından oluşur.

– C, tüketimi (consumption) ifade eder. Halkın gelirine ve gelir seviyesine bağlı olarak harcadığı miktarı temsil eder.
– I, yatırımı (investment) temsil eder. İşletmelerin yeni üretim kapasiteleri oluşturmak için harcadığı miktarı ifade eder.
– G, kamu harcamalarını (government spending) ifade eder. Hükümetin mal ve hizmetlere yaptığı harcamaları temsil eder.

Bu denklem, ekonominin toplam talebini ölçer. Keynes, ekonomik durgunluk veya durgunluk dönemlerinde, toplam talebin yetersiz olduğunu ve bu nedenle hükümetin kamu harcamalarını artırarak talebi canlandırması gerektiğini savunmuştur. Bu denklemdeki G terimi, hükümetin ekonomik faaliyetlere doğrudan müdahale ettiği ve talebi artırmak için harcama yaptığı anlamına gelir.

Bu denklem, Keynesyen iktisat perspektifinden bakıldığında, ekonominin dengesizliklerini ve potansiyel olarak müdahale edilebilir alanlarını analiz etmek için kullanılır. Özellikle ekonomik krizler veya durgunluklar sırasında, hükümetler bu denklemi kullanarak ekonomik politikalarını belirleyebilirler, örneğin kamu harcamalarını artırarak veya vergi indirimleri yaparak toplam talebi canlandırabilirler.

John Maynard Keynes’in Özgeçmişi:

   John Maynard Keynes, 20. yüzyılın en etkili ekonomistlerinden biridir. 1883 yılında İngiltere’de doğdu. Cambridge Üniversitesi’nde eğitim aldı ve akademik kariyerine burada başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz hükümetinde ekonomi danışmanı olarak görev yaptı.

Keynes, 1920’lerin sonunda ve 1930’ların başında Büyük Buhran döneminde önemli bir ekonomik teori geliştirdi. Bu teori, “Keynesyen ekonomi” olarak bilinir. Keynes, bu dönemde hükümetlerin ekonomik krizlere müdahale etmesi gerektiğini savundu ve hükümetlerin harcamaları artırarak talebi canlandırabileceğini öne sürdü.

Keynes, 1936’da yayımladığı “Genel Teori” adlı kitabında bu fikirleri ayrıntılı olarak açıkladı. Bu kitap, modern makroekonomi alanında devrim niteliğinde bir eser olarak kabul edilir. Keynes’in teorileri, büyük ölçüde Keynesyen iktisat olarak anılan bir ekonomik okulun temelini oluşturdu.

Keynes, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Bretton Woods Anlaşması’nın müzakere edilmesinde de etkili oldu. Bu anlaşma, uluslararası finansal sistemin yeniden düzenlenmesine yol açtı ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın kurulmasını sağladı.

Keynes, 1946 yılında hayatını kaybetti, ancak ekonomi üzerindeki etkisi ve teorileri uzun yıllar boyunca tartışılmaya devam etti ve hala önemini koruyor.

Evet arkadaşlar, bugün Ekonomi biliminde liberal, neo-liberal ve keynesyen yaklaşımlar hakkında belirli başlı bilgiler aktardım. Yeni bir yazıda tekrar görüşmek üzere. 🙏🏻🥰

© Bu içeriğin telif hakları Emre ERŞAHİN ve BİLONU.COM sitesine aittir.

BİZLER BİRGÜN DAHA FENERBAHÇELİ OLARAK YAŞAMAK İÇİN HAYATA BAĞLANIRIZ VE GEREKİRSE O BİRTEKGÜN İÇİN BÜTÜN BİR ÖMRÜ GÖZDEN ÇIKARTIRIZ... 💛💙🌿 bilonu.com Co Founder Ich lerne Deutsch 🇩🇪 24"

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir